29 Eylül 2010 Çarşamba

TEK HECE AŞK...

Var mı beni içinizde tanıyan

Yaşanmadan çözülmeyen sır benim
Kalmasa da şöhretimi duymayan
Kimliğimi tarif etmek zor benim

Bülbül benim lisanımla ötüştü
Bir gül için can evinden tutuştu

Yüreğine Toroslar’ dan çığ düştü

Yangınımı söndürmedi kar benim

Niceler sultandı, kraldı, şahtı

Benimle değişti talihi, bahtı

Yerle bir eyledim tac ile tahtı
Akıl almaz hünerlerim var benim

Kamil iken cahil ettim alimi
Vahşi iken yahşi ettim zalimi

Yavuz iken zebun ettim Selimi
Her oyunu bozan gizli zor benim

Yeryüzünde ben ürettim veremi

Lokman Hekim bulamadı çaremi

Aslı için kül eyledim Keremi
İbrahim’in atıldığı kor benim

Sebep bazı Leyla bazı Şirindi
Hatırım için yüce dağlar delindi
Bilek gücüm Ferhat ile bilindi
Kuvvet benim, kudret benim, fer benim
İlahimle Mevlana’yı döndürdüm

Yunusumla öfkeleri dindirdim

Günahımla çok ocaklar söndürdüm

Mevladanım hayır benim, şer benim

Benim için yaradıldı Muhammed
Benim için yağdırıldı o rahmet

Evliyanın sözündeki muhabbet

Enbiyanın yüzündeki nur benim

Kimsesizim hısmım da yok hasmımda

Görünmezim cismimde yok resmimde

Dil üzmezim tek hece var ismimde

Barınağım gönül denen yer benim

BENİM ADIM AŞK !

Cemal Safi

http://www.okyanusum.com/muzik/tekheceask.html

20 Eylül 2010 Pazartesi

YÜZÜNÜZÜ ESKİTMEYİN...

Yazılarımda en çok okunması gereken kitap Kur'an-ı Kerim'dir diyor ve bunun üzerinde çok duruyorum.

Onun arkasından en çok okunması gereken ise hadis kitaplarıdır diye ısrar ediyorum.

İlmihal kitapları gözümüzün göreceği, elimizin uzanacağı yerde durmalı.
Peki, Kur'an'da yalnız ahiret var, biz bu dünyada yaşıyoruz kanaatini taşıyan insanlar var.
Kur'an'da ahirette yapılacak bir emir veya yasaktan bahseden tek ayet yoktur.

Kur'an bizim bu dünyada neyi nasıl yapacağımızı yapanların ve yapmayanların iki dünyada da nelerle karşılaşacağını haber veren kitaptır.

Ses gürültüsüne dikkatimizi çeken (Lokman süresi ayet 19), ses ayarını dahi yapan (Hucurat süresi ayet 2) ayetler olduğu gibi yürürken çalım satmadan, hava atmadan nasıl yürüneceğini ayarlayan ayetler de var. (Bak İsra süresi ayet 37, Lokman 19)
Hadisleriyle sevgili Peygamberimiz bizim sosyal ilişkilerimizde her gün karşılaşacağımız ziyaretleri de düzene koymuş.

Bir gün Ebu Hüreyre (R. A.)'yi gördüğünde "Dün nerede idin?" diye sorduğunda Ebu Hüreyre "Ailemden bazı insanları ziyaret ettim" diye cevap verdiğinde sevgili Peygamberimiz "Zür Ğıbben, tezded hubben/Günaşırı ziyaret et ki sevgin artsın" buyurmuş. Hadisi Taberani üç muceminde, Hakim Müstedrek'inde, Beyhaki Şuab'ül İman'ında rivayet etmişler.

Tabii ziyaretler ziyaret edilene göre değişir.

Hasta ziyaretinin ölçüsünü hastanın doktoru belirler.

Ziyaret edeceğiniz insanın durumu da ziyaretin zamanını ve saatini belirler.

"Kırk yıllık dostuz. Bize beş dakika ayırmadı" diyerek bazı dostlarınıza kızmayınız.

İşinden başını kaşımaya zamanı olmayan sorumlu insanların bir dakika zamanı olmayabilir.

Zamanı bol olanların da sık sık bir araya gelip çene çalmaları sevgilerinin azalmasına sebep olabilir.

"Aramızdan su sızmazdı. İçtiğimiz su ayrı giderdi" dediğiniz nice dostlarınız var ki yüz eskimesi yüzünden aranıza kara kediler girdi.

Kimseye kabahat bulmayın.

Başta avareliğiniz araya girmiş olabilir.

Yazın güneşi seven olmaz her gün doğduğu için.

Güneş bile yirmi dört saatin yarısında gözden kaybolup gece kıymetini artırıyor.

Kışın herkes güneşi sever, bulutların arasından göründüğü için.

Devlet başkanı da halka fazla görünmemelidir.

Halka hayırlı işleriyle görülmelidir.

Yağmuru bol olan yerde herkes yağmurdan şikayet ederken kurak yerlerde millet el açıp yağmur duası yapar.

Çok ziyaret çok yemek gibi mideyi bulandırır, az yemek açlık meydana getirir.
Orta yolu bulmak gerekir.
İhtiyaca göre ziyaret.
Buhari Sahih'inin Edeb bölümünde Efendimizin Mekke'de iken Ebu Bekiri günde iki defa ziyaret ettiğini hazreti Aişe rivayet ediyor.

İbni Ata, "Otuz yıldır sadık bir dost bulamadım" diyen birine "Sen, alacak bir dost aramışsın, eğer verecek bir dost arasaydın bulurdun" demiş.
http://www.lahuti.com/forum/yuzunuzu-eskitmeyin-123280.html

19 Eylül 2010 Pazar

AŞK KANUNLARI...

- Paralel Teori: Harika yaratık eğer kapılmamışsa, mutlaka bir nedeni vardır.
- Evrensel Gerçek: Aşkın gözü kördür.

- Diğer Evrensel Gerçek: Evlilik insanın gözünü açar.

- Conways Kanunu: Yanınıza yaklaşan genç ve güzel kız, sizinle
ilgilendiğinden değil, birini kıskandırmak için etrafınızda dönüyordur.

- Beyaz Atlı Prens Kanunu: Prensi bulacağım diye çok kurbağa öpülür.
- Donckels Perşembe Gecesi Kanunu: Gece saat üçte sadece şişkolar kalır.

- Donckels Cuma Sabahı Kanunu: Pencere benim pencerem değil, oda benim odam değil, yanımdaki kim?

- Kazablanka Kanunu: Sizinle beraber olsun diye sürekli para harcadığınız top model, gecenin sonunda resminizi çeken paparazzi ile buluşacaktır.

- Onasis Kanunu: Para aşkı satın alamaz, ama çok şey halleder.
- Gold Card Kanunu: Siz onun saçının rengine vurulduysanız, o da sizin kredi kartınızın rengiyle ilgileniyor olabilir.

- Meyer Kanunu: Kuru fasulye yedikten sonra arabaya otostopçu kız alınmaz.

- Olasılık Kanunu: Çok güzel, kibar, akıllı, hoş, zeki, cici bir kızla karşılaşma şansınızın arttığı yer, sizden daha yakışıklı, akıllı, zengin bir arkadaşınızın yanıdır.

- Evrensel Kanun: Kadın erkeği anladığı anda, onun ne söylediğini dinlemekten vazgeçer.

- Markus Kanunu: Her zaman daha iyisi vardır.

- İkinci Markus Kanunu: Kaçmanız gerektiği anda göreceğiniz kabus, bacaklarınızın tutmadığıdır.

- Rudner Kanunu: Beraber olduğunuz erkek; olgunlaştığında, yeni bir iş bulduğunda, tedavi gördüğünde düzelecek zannediyorsanız, bugün terk edin.

- Temel Kanun: Aşk hayal gücünün aklı yenmesidir.

- İstisna Kanunu: Kadınlar ya her şeyi unutur, ya her şeyi hatırlar.

- Groening Kanunu: Evlilik deyince kadınlar merasimi anlatır, erkekler delikanlılık yıllarını.

- Evlilik Kanunu: Tek başınayken, asla yaşamadığın sorunlara iki kişinin beraberce çözüm bulması sanatı.
- Thom Kanunu: Evliliğin süresi, evlilik törenine harcanan parayla ters orantılıdır.

- Grant Kanunu: 'Tam evlenilecek kadın' dediğiniz kadın, sizi nikahına davet edecektir.

- Murphy Kanunu: Çöpü kim indirecek kavgası, her seferinde çöp kamyonu sokaktan geçtikten sonra biter.

- Hartley Kanunu: Kendinizden daha çılgın biriyle asla beraber olmayın.
http://www.turkchatsohbet.org/Ask_Kanunlar%fd.html

İSLAMDA BAŞÖRTÜSÜ YOK...

BÖYLE bir yazıyı benim yazmak zorunda kalışım ilahiyatçılar, din bilginleri açısından utanç verici. Aptal yerine konulmaktan hoşlanmadığım, ayrıca meraklı biri olduğum için işin aslını araştırdım. Şansım yaver gitti, birkaç okurum gereksinim duyduğum bazı bilgileri ulaştırdılar bana.
Nûr Suresi 31. Ayet’in birçok çevirisini, Fransızca, İngilizce ve Almanca çevirilerini karşılaştırdım. Bu karşılaştırmanın sonucunda 31. Ayet’in Türkçe çevirisinin aslına uygun yapılmadığı sonucuna vardım. Bu sonuca varmamda, Paris üniversitelerinin birinde Arap Edebiyatı ve Kültür Tarihi öğreten bir şair ve filozof, Tunuslu arkadaşımın büyük yardımları oldu. Arkadaşım, bu ayetin çok önemli üç sözcüğünün kesin anlamlarını araştırarak bana bilgi verdi. Buna göre, Nûr Suresi 31. Ayet’te üç önemli sözcüğün Türkçe anlamını yazıyorum:

Farj (tekil); Furuj (çoğul): (Sözlük adıyla): Erkek ve kadın cinsel organı.

Jayb (tekil); Juyub (çoğul : (Sözlük adıyla): Meme, göğüs.

Himar (tekil), Humur (Çoğul): İslam öncesi dönemde Arapların giydiği giysinin bir parçası (dokuma, bez parçası). (Başörtüsü ile kesinlikle ilişkisi yok.)

MEMELERİ ÖRTSÜNLER

Buna göre daha önce de yazmış olduğum gibi Nûr Suresi 31. Ayet’i şöyle çevirmek gerekiyor:

"Söyle inanan kadınlara: Harama bakmaktan sakınsınlar ve cinsel organlarını saklasınlar? Örtülerini göğüsleri (memeleri) üzerine vursunlar?"

Bir okurumun yazdığına göre, söz konusu ayetin örtmekle ilgili bölümünün Arapçası şöyle:
"Vel yadrıbne bihumûrihinne alá juyubihinne" (en doğrusu ki örtülerini göğüsleri (memeleri) üzerine vursunlar).

HİMARI ÇİZDİRİN

Tunuslu filozof ve şair arkadaşımın belirttiği gibi örtünün (himarın) başörtüsü ile herhangi bir ilişkisi yok, giysinin bir parçası. Arapların Müslüman olmadan önce giydikleri giysinin nasıl olduğunu, bu giysilerin parçası olan "himar"ın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum. Bilmek zorunda da değilim. Sadece üzerime düşen sorumluluk gereği Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve bağımsız ilahiyatçıların bu giysinin ve parçası himarın çizimini bulup, yaptırıp yayınlamaları zorunlu bir görev. Bu görev ve sorumluluktan kaçamazlar.

ORGANİZMANIN PARÇASI

Bu konuda yazmaya başladığımdan bu yana, her fırsatta bana şirretçe saldıranlar, suçüstü yakalandıkları için, susmaktan başka bir şey yapamıyorlar. Türban tapıncı tek başına değil. Büyük bir organizmanın önemli parçalarından biri. Eğer imam hatip okulları mezunları, üniversitelere bir lise mezunu gibi girmek hakkını yasal olarak elde edemezlerse, türban "delirium"u epeyce zaman alsa da yavaş yavaş tavsar. Ama tersi olup imam hatip mezunları, lise mezunlarının hakkına sahip olarak üniversitelere girebilirlerse türbanın yükselişini kimse engelleyemez. İslam’dan giderek daha da kopacak olan Türbaniye Dini, Türbanistan’ı kurar!

Cengiz Çandar için özel not: Kuran’da yazan "Farj, furuj, jayb, juyub, himar, humur" gibi temel sözcüklerin anlamını bir Arap arkadaşına, özellikle de bir kadın tanıdığına sor, sonra Nûr Suresi 31. Ayet’in Türkçe çevirisini oku! Bir kez de Diyanet’e sor. Sonra, hükümetçilik, ılık İslamcılık yapacaksan yap ama "harbi" yap!
ÖZDEMİR İNCE-Hürriyet yazarı
http://www.okyanusum.com/haberarsivi.html

15 Eylül 2010 Çarşamba

UZMAN GÖZÜYLE EŞCİNSELLİK...

"Eşcinselliğin, biseksüellik ve heteroseksüellik gibi insanda tanımlanan üç yönelimden biridir. Her şeyden önce bir hastalık değil, yönelim farklılığıdır. Eşcinselliğin bir hastalık olduğu yaklaşımı 40 yıl önce terk edilmiş ve psikiyatrik hastalık tanı listelerinden çıkarılmıştır. Uluslararası ve ulusal hekim örgütlerince eşcinsellik, heteroseksüellik gibi sağlıklı bir durum olarak kabul edilmektedir"
Türkiye Psikiyatri Derneği

"Cinsellik hakkında yetkin olmayan kişilerce basına yanlış bilgiler verilmesi ülkemizde ciddi bir sorundur. Bu konu ile de ilgili olarak uzman kisvesi altında bilimsel gerçeklere aykırı bir şekilde eşcinselliğin hastalık olduğu yönünde demeçler verilmekte, onarıcı terapi gibi yıllar önce terk edilen bazı tedavi yöntemleri bilimsel veriymiş gibi sunulmaktadır. Bu açıdan özellikle kamuoyunun yanlış bilgilenmesinin engellenmesi için basınımızı uzman görüşü alırken alanında yetkin hekim örgütlerini tercih etmeleri konusunda duyarlı olmaya çağırıyoruz.

Sonuç olarak eşcinsellik bir hastalık değil toplumun çoğunluğunu oluşturan heteroseksüellik gibi bir yönelimdir. Aksi yönde düşünce ancak kişisel inanış olabilir. Kişisel inanış toplum ile paylaşıldığı andan itibaren bazı sorumlulukları doğurmaktadır. Kamu görevlisi olan ve devlet erkini temsil eden bireylerin açıklamaları ise sonuçları açısından çok daha hassas bir zeminde değerlendirilmelidir. Ayrımcılığa uğradığı bilinen eşcinseller ile ilgili onların hasta oldukları şeklinde bir ifade sonuçları ciddi hak kayıplarına neden olabilecek uygulamaları doğurabilir."

Doç. Dr. Doğan Yeşilbursa

Türkiye Psikiyatri Derneği

Merkez Yönetim Kurulu Adına

Genel Başkan
**
Dr. Ejder Akgün Yıldırm

Türkiye Psikiyatri Derneği

Cinsellik ve Cinsel sorunlar

Bilimsel Çalışma Birimi koordinatörü

**
Prof. Dr. Doğan Şahin

İnsan Hakları ve Etik

Bilimsel Çalışma Birimi Koordinatörü

***
Dr. Nesrin Yetkin
Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD)
Yönetim Kurulu Adına


kaynak
“Bütün dünya, hem Amerikan Psikiyatri Birliği hem de psikoloji birlikleri eşcinselliği 40 senedir hastalık olarak kabul etmiyor. Eşcinselliğin bir hastalık olduğuna dair kanıtlanabilmiş bir şey yok. Dolayısıyla tedavi edilebilir bir şey değildir. Heteroseksüellik neyse eşcinsellik de o. Arasında hiçbir fark yok. İkisi de aynı normallikte.İnsanların neden eşcinsel olduğu konusunda bilimsel bir saptama da yok. Tek yumurta ikizlerinde bile farklı olabilen bir şeyden bahsediyoruz. Ama toplum daima azınlıkta olanı dışlama, kötüleme eğilimindedir.”

Cinsel Eğitim, Tedavi ve Araştırma Derneği (ÇETAD) Başkanı Psikiyatr Dr. Nesrin Yetkin
http://gayislam.blogspot.com/