16 Mayıs 2010 Pazar

İNSAN HAKKI....

Biliniz ki O, kendine olan herşeyi yüceliğinden affeder. Yalnız, kardeşin kardeşe olan hakkını affetmez. Onu kardeşinden istemesini diler.”

İnsana yeryüzünde yaşama hakkını tanıyan Yüce Yaradan, ayrıca onun gelişip olgunlaşması için çevresini de birçok imkânlarla kuşatmıştır. Yaradanın, herşeyin temeline büyük bir adaletle koyduğu bu haklar herkes içindir. Çünkü insanlık bir bütündür ve birbirine karşılıklı haklarla bağlanmıştır. Bir insan için hak olan birşey, bütün insanlar için de haktır. Bu hakların en başında yaşam hakkı gelmektedir. Yaşam hakkı, dünyayı paylaştığımız diğer canlılar için de geçerlidir.
Dünya tarihine şöyle bir baktığımızda yüzyıllardır insanoğlu sırf kendi çıkarı yüzünden birbirinin haklarına göz dikmiş ve sonuçta dünyayı yaşanmaz bir duruma getirmiştir. Sonuçta insanoğlu haklar konusunda çeşitli mücadeleler vermek zorunda bırakılmıştır. Günümüzde de bu durum halen devam etmektedir. Görsel ve yazılı basında hergün hakların yendiği yeni bir haberle karşılaşıyoruz. Birçok güzel insan, yardım duyguları istismar edilerek maddi ve mânevi olarak sömürülüyor. Yetimin hakkı yeniyor, israf almış başını gidiyor. Açlık, sefalet ve yoksulluk artmış. Kimse diğer insanların haklarını düşünmüyor. Hakka riayet eden doğru insanların sayısı giderek azalıyor.

Aslında yaratılmışların en güzeli olan insan, herşey için yalnız hakkı olanı almalıdır. İnce olan hak sınırına çok dikkat etmelidir. Adil olmayı, adil davranmayı, başkalarının hakkına saygı göstermeyi öğrenmek zorundadır. Kendine hak gördüğünü, başkalarına da hak görmelidir. Ve diğer insanların hakkını gönülden, isteyerek vermelidir. Çünkü yeryüzü bir olgunlaşma yeridir.

Hak konusu açılınca hep Hz. Ömer ve onun hak ve adalet duygusunu anlatan şu olayı aklıma gelir.

“Hz. Ömer halife olduğu dönemde bir akşam çalışıyordu. O esnada bir misafiri geldi ve oturup sohbet etmeye başladı.

Hz. Ömer hemen ayağa kaktı ve yanmakta olan mumu söndürüp başka bir mum yaktı. Misafiri şaşkın gözlerle Hz. Ömer’e bakıyordu. Hiç bir şey anlamamıştı. Dayanamayıp sordu: “O da mum diğeri de mum. İkisi de aynı şekilde aydınlık veriyor. Niye birini söndürüp de ötekini yaktın?”
Hz. Ömer’in cevabı şu oldu:

“Söndürdüğüm mum, milletin parası ile alınmıştı. Özel işlerimi yaparken, arkadaşlarımla sohbet ederken onu kullanmaya hakkım yok. Bunun için o mumu söndürdüm ve kendi paramla aldığım mumu yaktım.”

Sizce daha fazla birşey söylemeye gerek var mı? Bilmeyenlere, duymayanlara, bilipte uymayanlara, uygulamayanlara duyurulur!..

Erol Yurderi
http://bilgelikyolu.wordpress.com


Hiç yorum yok: