5 Haziran 2010 Cumartesi

EŞCİNSELLİK VE TEKAMÜL......

Eğer bir düşmanımız varsa, özgürlük ve dürüstlük adına ateist olan değil, güçlü olan her kimseye yağ çeken dalkavuklar düşmandır. Sevgi ve dürüstlükte ifadesini bulan Tanrı'ya inanan dindar değil, dini, çıkar ve kişisel hırs için kullanarak, sevgiye ihanet edenlerdir. Serbest piyasa ekonomisinin özgürlüğüne ve esnekliğine, rekabet içinde en iyi sistemin oluşabileceğine inananlar değil, serbest piyasayı serbest haydutluk olarak uygulayanlar düşmandır. Herkes için eşitlik ve ekmek isteyen komünistler değil, komünizm adına vahşi diktatörlükler kuranlar düşmandır. Özgürlükçü, iktidarı olmayan, herkesin gönüllü katıldığı bir toplumu özleyen, sadece insanı kutsal sayan anarşist değil, para ve egoları dışında hiç bir şeyi kutsal saymayan düşmandır. Ve aslına bakarsak şu veya bu insan değil, olsa olsa katılık, gereksiz korkular, affetmezlik, aldatan bağımlılıklar gibi düşmanlar var.
Yani savaşımızın (cihadın) cephesi, farklı düşünenlerin arasında olmamalı. Tabii ki, insanlık adına farklı rüyalar kurmuş olan insanlar, birbiriyle tartışacak, belki de kavga edecek, ama sonuçta aynı tarafta olduklarını bilmeliler, nihayet bilmeliler.

Farklılıkları anlatmak için yukarıda siyah beyaz bir tablo çizdim. Ancak hiç bir insan özünde kötü değil, sadece zayıflıkların, bencilliğin, bağımlılığın ve hırsın tutsağı olma dereceleri farklı. Yanılabiliriz de. Ama dürüst olup, kendimizi ve önyargılarımızı sorgulamayı kabul edersek, yanılgılarımız bile, daha doğru olanı bulmak için bir basamak olacaktır.

Bazen en fazla sabir gerektiren, en zor savaş, içimizdeki mücadeledir. İçimizde başlar, sonra birlikte olduğumuz insanlarla, ancak ondan sonra toplumsal mücadelemizin bir anlamı olacaktır.

Eşcinsellik konusuna gelince, eğer birisi inançtan dolayı, başkasını yargılamadan ve ikiyüzlü olmadan, cinsel duygularını aşmaya çalışırsa, o halde olağanüstü zor ve saygıya değer bir savaşta bulunmaktadır. Eğer dürüst bir insansa, bu savaşının zorluğu, kendisine en azından insani zayıflıklara karşı hoşgörü öğretebilir. Eğer birisi kişisel inançtan dolayı ve dürüstlük adına, kendisiyle yüzleşmeye cesaret edip, "evet ben eşcinselim", derse ve bütün önyargı ve kişisel korkulara rağmen, kendi kendine sahip çıkarak bunu dürüst bir biçimde yaşamaya çalışırsa, o zaman bu insan da, saygıya değer bir savaşta bulunmaktadır. Savaşarak, bazen kaybederek de, hem kendine hem de farklı olan bütün insanlara karşı saygı ve hoşgörü öğrenebilir.

Sonuçta her ikisi, dürüst olmaya çalıştığında, bu zor mücadelenin sayesinde insan olarak gelişecektir. Hiç ama hiç kimsenin, vicdani bir karardan kaynaklanan bu kişisel mücadeleyi yargılama hakkı yoktur. Ancak insani destek verme hakkı vardır, çünkü henüz bir çok insan, eşcinsel insan, bu zor mücadelede, çok da yalnız kalmaktadır.

Heribert Mürmann
http://www.ibnistan/net





Hiç yorum yok: