25 Ağustos 2010 Çarşamba

YENİ SİLAH BEYİN Mİ?

7/8/2010 · Kategori: Toplum
Son elli yıldır, zihin kontrol çalışmaları, psikolojik savaş yöntemleri dünyanın
iki süper devletinin gündemine oturmuş durumda… Zihinsel dalgaların,

elektromanyetik dalgaların insan beynini

etkilediği bir gerçek…Bakın Prof. Dr. Haluk Nurbaki bu konuda ne demiş:

"Düşünelim ki, hali vakti yerinde, zengin, her istediğini alabilen mutlu bir

insan var. Ama bu insanı akşamleyin evine geldiği zaman bir huzursuzluk
kaplıyor. Bunun sebebi, bu kişinin sahip olduğu imkanlara komşularının sahip

olmaması üzerine komşularından gelen zihinsel dalgalardır. Daha önemli bir şey

söyleyeyim, sevgisini kaybetmiş toplumlar içerisinde yaşayan insan, orada

bulunduğu müddetçe zihni frekansları, sevgi yayınlarını kendiliğinden iptal

eder. Toplumdan gelen kavga, huzursuzluk yayınları o kişinin de beynini işgal

eder, onu da rahatsız eder. Dolayısıyla gerek bir alet vasıtasıyla, gerek

şeytan-manevi etki- vasıtasıyla ve gerekse insan vasıtasıyla dalga

hareketlerinden etkilenmek mümkündür.

Her harf ayrı bir frekans yayar. Harfler düşünce haline geldikten sonra, yayın

başlar. Yani ben mesela,"akrep" dedikten, beş harfi bir araya getirdikten sonra

yayın haline geçer. Ondan önce yayın yoktur. Mesela "A" harfi bir hiçtir.
Herhangi bir şeyi sesli olarak düşünmeden yani sessiz olarak düşündüğünüzde de

bir yayın söz konusudur. Bu kanalla düşüncenin tespiti mümkün ama imkansız

denecek kadar çok zor bir hadise…"

"Elektronik haberleşme alanında gerçekleşen akıl almaz ilerleme, bireyin özel

hayatı için büyük bir tehlike yaratmaktadır." Diyor, ABD Federal Mahkeme

Başyargıcı Earl Warren…

CIA da, senelerdir, "Uyuyan Güzel" kod adlı bir araştırma operasyonu
yürütülüyor. Amaç:

"İnsan beyninin uzaktan kumandası, yönetilmesi ve yönlendirilmesi!" CIA bu

yöndeki çalışmaların sürdürüldüğünü ve son derece olumlu sonuçlar alındığını

resmen açıklıyor. Servis hedefini anlatmak için örnekler veriyor:

Toplu bir ayaklanma halinde, karşı gösteri halindeki insanları kontrol altına
almak, sakinleştirmek, teslim olmalarını sağlamak…Bir teröristin uzaktan

kumandayla etkisiz hale getirilmesini sağlamak… Nasıl olacak bu iş?

Elektromanyetik ışınlarla beyinin bazı hücrelerini yok ederek veya bir süre için
uyuşturup etkisiz hale getirerek…

Hedef beyin! İnsan beynini uzaktan kontrol altına alma çalışmaları
Kaliforniya'daki laboratuarlarda, Moskova üniversitelerinin deney odalarında

sürdürülüyor.

Fareler, kediler, köpekler üzerinde başarılı olan yeni silahlar, insanoğlunu
yönlendirmeye hazırlanıyor.

Elektromanyetik ışınlar; metal, beton, su gibi engelleri rahatça aşabiliyor,
yüzlerce metre uzağa iletilebiliyor. İnsan beyni hedef alındığı zaman, beyinin

en en iyi koruma altındaki bölümlerine dahi ulaşabiliyor, etki yapabiliyorlar!

İşte yarınların istihbarat silahı bu.

Pentagon'un iddialarına göre, Ruslar bu alanda daha ileri gitmeyi, Amerikalıları

geride bırakmayı başarmışlar. 1985'ten beri, bir kilometre mesafeden etkili

olan, portatif ışın tabancasını istihbaratçılara ve askerlere teslim etmişler.

DİGİTAL TERÖRİZME DOĞRU

Beynin uzaktan kontrolü ve yönlendirilmesi olarak tanımlanan digital terörizm,
insanlığa yönelik yeni bir tehdit mi oluşturuyor?

Kapsamlı ve ciddi bir şekilde, ilk olarak John St. Clair Akwei adındaki bir
amerikan vatandaşının, 1996 da Amerikan Ulusal Güvenlik ajansı(NSA) aleyhine

açtığı bir davayla gündeme gelen, uzaktan düşünceleri okuma ve yönlendirme

teknolojisinin, gizliden gizliye kullanıldığını kanıtlayacak pek çok delil artık
mevcut….

Akwei, NSA'nın kendisini sürekli takip edip davranışlarını kontrol ettiğini
iddia etmişti, mahkemeye yüzlerce sayfalık delil sunmuştu.

Kısmen kanıtlanan iddialara göre NSA, bunu "sinyal istihbaratı" adı verilen bir

sistemle yapıyor. Bu sistem, dünyada elektrik taşıyan her şeyin çevresinde

manyetik alan olduğu ve alanların

elektromanyetik dalgalar yaydığı teorisine dayanıyor. NSA nın geliştirdiği

sistemle, uydular aracılığıyla, dünyanın neresinde olursa olsun, bir canlıyı
kontrol altına almak ve izlemek mümkün…

NSA'nın sinyal istihbaratının ilk aşaması, kontrol altına alınacak kişinin

elektromanyetik dalga boyunun tespit edilmesi. Herkese göre değişen ve 3-50

Hertz arasındaki elektromanyetik dalga boyutunun tespitinden sonra, bu dalga

boyu bilgisayara giriliyor ve artık 24 saat o kişi uydular ve çeşitli araçlar

aracılığıyla şüpheli kişideki elektriksel hareketleri analiz eden NSA, kişinin

beyin haritasını çıkararak düşüncelerini de okuyabiliyor. Konuşma merkezindeki

elektrik akımının analizi sayesinde, hedef kişinin sözleri dahi tespit
edilebiliyor, görme merkezi analiziyle kişinin gördüklerine ulaşılabiliyor.

Sinyal istihbaratı sistemi tersten de kullanılıyor. Bu teknolojinin ürperten

boyutu da, aslında burada yatıyor. Yani bir kişinin elektromanyetik dalgalarına

kilitlenip uydu aracılığıyla yapılan

takip, onu yönlendirmede de kullanılabiliyor. Hedefin beynindeki çeşitli

merkezlere gönderilen elektromanyetik sinyallerle kişinin görme, işitme,

koklama, hareket etme gibi her türlü duyu ve

davranışı değiştirebiliyor. Gönderilen sinyaller sayesinde hedef kişi,

başkalarının duymadığı sesleri duyabiliyor ya da görüntüleri görebiliyor.

Burada, yukarıda değindiğimiz bir noktanın altını tekrar çizmekte yarar var:

Beyindeki elektromanyetik dalga frekansı her insanda farklı olduğu için, belirli
bir kişiye gönderilen görüntü, ses ve benzeri sinyalleri diğer insanların

hissetmesi mümkün olmuyor. Bu
nedenle elektromanyetik tacize maruz kalan kişilerin itirafları, yeterli delil

olmadığı için tamamıyla kanıtlanamıyor.

PANDORA PROJESİ BAŞLANGIÇ OLDU

Uzaktan beyin okuma ve yönlendirme teknolojisinin doğuşu Batı'da olsa da, bu

teknolojinin temellerini atan Sovyet Rusya oldu. 1960-65 arası Moskova'daki

büyükelçilik binasında görevli Amerikalı personelin (Amerikan elçisinin daha

sonra ölmesini de içeren) çeşitli fiziksel ve zihinsel hastalığa neden olan
elektromanyetik sinyallerle kuşatıldığının farkına varılmasıyla, bu teknolojiden
haberdar oldu. Geçmişte ABD Savunma Bakanlığı'nda Bilim Danışmanı olarak görev

yapan dr. Stephan Possony, ABD nin bu alandaki ilk kapsamlı projesi olan PANDORA

projesinin nasıl başlatıldığını sonradan şu sözlerle açıklayacaktı.
"Moskova'daki elçinin ve diğer çalışanlardan bir çiftin, lösemi nedeniyle

ölmesinden sonra orada ne olduğunu çok dikkatli araştırmamız için ani bir emir

geldi. Dev bir proje yürürlüğe

girdi.Bu tümüyle Pandora projesi olarak bilinen hale geldi ve bu CIA'yi, İleri

Araştırma Proje Ajansı (ARPA) nı, devlet departmanını , donanmayı ve orduyu da

içeren TUMS, MUTS ve BAZAR
Projeleri gibi çok sayıda paralel projeyi kapsıyordu.

Sonradan Moskova Sinyalleri olarak adlandırılan elektromanyetik sinyallerin,

Amerikan elçiliğini hergün hedeflediğini söyleyen Dr.Possony, ARPA nın 20 Aralık

1966 tarihli"çok gizli" notuyla bu
projenin önemini gösteriyor. Dr. Possony,"Tehdidin ne olduğunu belirlemek için

Beyaz Saray, ABD haberalma heyeti vasıtasıyla, Devlet departmanı, CIA ve savunma

bakanlığı içinde bir araştırma çalışmasının yürütülmesi için direktif verdi.

Ulusal programın koordinasyonu "TUMSé kod adıyla Devlet departmanı tarafından
yapıldı. ARPA, insan üzerinde düşük seviyeli elektromanyetik radyasyon etkileri

bulunan ve potansiyel
tehditlerden birisiyle ilgilenen tüm programın seçilmiş bir kısmında temsil

edilmekte ve bunu üzerinde araştırma yürütmektedir. Bu not "pandora" diye

adlandırılan bu programdan elde edilen ilk sonuçları özetlemektedir." Diyor.

ABD bu yeni teknolojiyi tanımaya ve geliştirmeye çalışırken, 1974 yılında, V.P.
Kaznacheyev adındaki bir bilim adamı, ölümün uzak bir mesafeden ultraviyole
ışınlarının nakledilmesiyle

gerçekleştirilebileceğini kanıtladı. Aynı yılda bir Çek mühendis, Robert Pavlita
ise böcekleri uzak bir mesafeden "psikotronik" cihazlar kullanarak
öldürebildiğini gösterdi. CIA'nın Pavlita'nın

çalışmalarıyla ilgili raporlarına göre, bu bilim adamı insanda güçlü psikolojik
rahatsızlıklara ve ölüme neden olacak kapasiteye sahip olan, biri 320 km.,

diğeri daha uzun mesafeden etkili olan iki "psikotronik " silah geliştirdi.

NÖRO-ELEKTRO MANYETİK SİLAHLARIN ETKİLERİ

Nöro-elektromanyetik silahların insan üzerinde kullanılmasıyla ortaya çıkan
etkiler, silahların geliştirlmesinde habersizce denek olarak kullanılanların
psikolojik yardıma ihtiyaç duymalarıyla
ortaya çıktı. Bu etkilerin bazıları şöyle:
Hafıza kaybı ve davranış bozuklukları Duyulan sesin yönü, şiddeti ve içeriğinin
değişmesi.
Göz kapaklarını denetleyerek konuşmanın bozulması. Şiddetli kalp çarpıntısı.

Zahmetli işler sırasında omuzları ve kolları zorlanarak kazalara neden olma. Bir

şey yaparken dirseklerin dürtüklenmesi ve işe engel olma. Bacaklarda ağrı ve

gereksiz hareketlenme, sağ ve sola sallanma ve aşırı sertleşme. Ayağın zor
ulaşılan yerlerinde kaşınma ve kızarmalar.

*Sırttaki büyük kaslarda kasılmalar.

*El hareketlerinin kontrol edilmesi

*Düşüncelerin okunması ve ya dışarıdan düşünce iletilmesi.
*Rüyaların denetlenmesi.
*Hareket eden hayali görüntüler görülmesi.

*Göz kapaklarının sürekli açık tutturulması.

*Sürekli kulak çınlaması.

*Çene ve dişlerin neden yokken titremesi.
http://zihinkontrol.blogcu.com/yeni-silah-beyin-mi/8632703

Hiç yorum yok: