22 Mart 2010 Pazartesi

MAHMUD VE AYAZ...........

İran'da güzel kokan çiçekler ve dallarından yere doğru sarkan meyvalar yoktur..başınızı kaldırıp şöyle bir gökyüzüne baktığınızda boyunlarında bir iple sallanan insanlar görürsünüz..
işte; Mahmut ile Ayaz bu hain ülkede tanıdılar birbirlerini,bu hain ülkede aşık oldular..biri 16 diğeri 18 yaşındaydı..hayatın ilk basamağındaydılar yani..kimse suçlayamazdı onları, kimse karışamazdı küçük dünyalarına.. Mahmut; Ayaz'ı öperken sayılarca insan meydanlarda asılıp, ele güne "eğer hata işlerseniz, sizinde sonunuz böyle olur" örnekleri verirken, Ayaz Mahmut'a sarılmıştı bile..
ne farkederdi bu iki çocuk için, aşk yüreklerinde doğmuştu bir kere..kimsenin malını çalmamış, kimsenin ırzına tecavüz etmemişlerdi..oysa öylesine bir ülkede, öylesine iki insandılar işte..
bir erkeğe dört kadın düşen topraklarda, onlar aşklarını tek eşlilikten yana kullanıp, yaşamaya başlamışlardı.. avuçlarına sığamayacak hayatlarını, ellerinden bir buz parçası gibi düşürmeden önce..
bir gün biri mavi kısa kollu gömleğini giyindi, bir diğeri beyaz t-shırt'ünü..o gün İran yine kuraklığını zorlayıp, insanların idam edilişine tanıklık ederken gizlice buluşmayı başarmıştı onlar..
"onlar"dılar işte..hiçbir zaman tek başına yaşamayı düşünmeyen yürektiler..kısacık dünyalarında uzun bir yol katetmek için o gün yine ve yeniden sarılmışlardı birbirlerine..
saçlarını yeni kestirmişler, sakallarını sinekkaydı yaptırmışlardı..cinsel ilişki değildi yaşadıkları aşkın tene temas etmesiydi sadece..aşkın bedende hayat bulmasıydı..Ama İran yağmuru kabul etmese bile sıcaklığı öyle sarmıştı ki çevresine Mahmut ile Ayaz üzerlerine devrilmiş bakışları göremedi..sonrası kollarından tutup sıcağa çıkardılar onları..Mahmut güneşe bakamadı,Ayaz tedirgindi..sonu biliyorlardı aslında..o ülke öyle bir ülkeydi ki meyva diye insanlar asılırdı dallarda..
Mahmut; Ayaz'ın gözyaşlarını silmek istedi, izin vermediler..hani dayanamazdı ya..hani sarılması ve saçlarını koklaması gerekiyordu ya..dinlemediler..
Mahmut'un sırtını açtılar sonra.. kendi sırtına vurulan kırbaçların acısını unutup sevdiğine ağladı Ayaz..
bu ülke öyle bir ülke idi ki onlar gibi daha binlercesini yok edip toprağına gömen ve bunu marifetmiş gibi dünyaya duyuran..
kırbaçların sayısı yüz'ü geçmişti..şimdi bildikleri bir yoldan ama tanımadıkları bir topluluğun arasına getirileceklerdi..tanımadıkları eller onlara mikrofon uzatacak ve ömürlerinin son dakikalarını o an yaşayacaklardı..
suçumuz neydi? o iki çocuk son nefeslerini verirken bile bunu düşünecekti..
sahi; suçları neydi Mahmut ile Ayaz'ın birbirlerine dokunup sevişmeleri miydi..oysa bir kadının yatağından, diğer kadınlarının yatağına fütursuzca geçiş yapan adamlar değil miydi onları suçlayan..ne yapmışlardı yani ne yapmışlardı.. İran; İranlığından birşey mi kaybederdi onlar yaşasaydı..onları gören gözler görmezlikten gelseydi kör mü olurlardı..o zaman cennet kapılarını mı açardı siyah maskeleriyle bekleyen cellatlara..Tanrı mutlu mu olurdu yani..o değil miydi Hz.İbrahim'e oğlunu kurban verme diyen,o değil miydi kalplere cinsiyet ayırmaksızın sevgiyi yerleştiren.. kime göre neye göre livata'ydı yaşadıkları aşkları.. ne çok sevmişti Mahmut Ayaz'ı..Ayaz Mahmut'u ne çok sevmişti..tüm çamur sevgilere inat onlar İran gibi bir yerde öleceklerini bile bile yaşamamışlar mıydı..
evet onlar ipler boyunlarına geçirildiğinde yine seviyorlardı birbirlerini..Ne de olsa İran'dı orası ve ne de olsa onların ardından da yürüyüşler yapılacak, idamlarına tepki alacaklardı..ama neye yarardı o topraklardan dışarı çıkamamıştı işte aşkları..orada; oracıkta o meydanda "Allah"nidaları eşliğinde asılmışlardı..biri onaltı yıl yaşamıştı,diğeri onsekiz yıl..biri mavi giyinmişti ölürken, diğeri beyaz..beyaz; güneş ışınlarının renklerini doğurur,mavi onun verdiği renklerden biri olurdu zaten..yani; onlar, oradaki zavallı topluluk bilmese bile, gökkuşağı bayrakları üzerlerinde ayrılmışlardı hayatın içinden..
kısacık bir hayatın göbeğinden..
şimdi sokaklara çıksak ne olur..şimdi yazılsa uzun yazılar..Mahmut ile Ayaz anlatılmaya çalışılsa yazılsa çizilse..bir eşcinsel'i annesi anlayamaz babası terkederken,bir başka eşcinsel kendini kendi silahıyla öldürürken, bir başkası idam edilirken yine bir yerlerde bir başkası bir haydutun ellerinde lime lime olurken..
yazılsa anlatılsa okutulsa ne olur..tüm bunlara rağmen bir bakan çıkıp, anlamsız laflar edip, vicdanının rahat olduğunu vurgulayıp, eşcinselliğe hala ama hala hastalık derken..
şimdi söylenecek hiçbir söz yok..
Mahmut İle Ayaz o dar ağacında sallanırken..
GAYYOR.......http://gayyor.blogspot.com/

Hiç yorum yok: