15 Aralık 2009 Salı

TANRIYI AFFETMEK............


Adı kaderle örtbas edildi şarkılarda.Kimse gerçeği haykırmaya cesaret edemedi.Kimse eşkali doğru vermedi.Hep korktuk daha beterini yapar diye. Kurtulmak istedik en az hasarla.Adını vermedik ne kadar sıkıştırılsakta.Kader dedik,talih dedik, yazı dedik....Ama asla adını vermedik. Allahından bulsun bile demedik. Diyemezdik...


”Kara talih” kod adıyla gerçekleştirmişti bütün eylemlerini oysa. Her eylemi canımızı yakmıştı en derinlerimizden.Genç-yaşlı demeden,zengin-fakir demeden hepimizi her zaman en zayıf yerlerimizden ve zamansızca vurmayı bilmişti hep.Her şeyi o yapmıştı. Doğarken ölenler...Küçük yaşta anasız babasız kalıp el kapısında dilenenler...Sakat kalanlar...Çocuk sahibi olmaktan mahrum kalanlar... Çocuklarına bakamayanlar... Evlenemeyenler...Evlenecek eş bulamayanlar... Evlenip mutlu olamayanlar... Hastalananlar... Sevenler... Ayrılanlar...Ölenler... Kavuşamayanlar... Kavuşup ta mutlu olamayanlar... Hatta ayrılamayanlar... İş bulamayanlar... İşini kaybedenler... Araba alamayanlar... Arabasını değiştiremeyenler... İflas edenler... Çok kazanıp azıtanlar... Daha fazla kazanamayanlar...Evi yıkılanlar... Hiç evi olmayanlar... Aza mahkum olanlar... Azı bile bulamayanlar... Memur olamayanlar... Memur olup kalanlar... Şiddetli yağmurlar... Kasıp kavuran sıcaklar... Kuraklık...Aids...Kanser... Yolları kapatan kar... Barajdan taşan sular... Savaşlar... Güçlüler... Zayıflar...


Hepsi onun eseri. Yani kod adıyla KARA TALİH in... Hep o oldu bizi üzen ve başarısızlığımızda etken olan faktörleri hazırlayan. Kendimizi gerçekleştirmemiz önündeki engelleri bir bir önümüze diken.


Hayatı zora sokan, hayatı başımıza bela eden.Ya da bizi hayatın başına...
Fakat biz hep haddimizi bildik ve asla isyan etmedik. Ona saygıda kusur, söz konusu bile olmadı. O ne yaparsa yapsın, biz eyvallah dedik. Kimseye onu şikayet etmedik. O na küsmedik, gücenmedik.


TANRI diyerek ona hiç kızmadık...
Kadere lanet olsun dedik.Tanrıya değil...
Kör diye talihimize dedik.Tanrı üstüne bir şey alınmasın...
Ben böyle şansın... diye sövdük.Yoksa haşa....
Var olduğuna inandığımız yazgımızdan şikayetçi olduk. Tanrımızdan olur muyuz hiç?
Neden böyle? Diye söylendik beğenmedik yerimizi. Tanrı olamazdı söylendiğimiz. Haşa... Biz tanrımıza hiç hesap sormadık.Tanrıyı hiç sorgulamadık Tanrı diyerek.


Bilakis soru sormadan yargılayıp kararı veriyoruz çoğu zaman. Öyle zor falan da olmuyor bu iş. Gayet basit bir metotla anında yargı ve karar. Şöyle ki:


Sizi ilgilendiren işin arka planında tanrının olduğuna imanınız tam olmalı bir kere yargıdan önce. Bilincinizin neresinde olursa olsun bu iman.Üstünde, altında. Sonra işin sizin istediğiniz gibi olup olmadığına bakacaksınız. Sizin istediğiniz gibi ise tamam.Problem yok.Yok istediğiniz gibi değilse tanrı bazı taşları yerine koyamamış demektir.Yanlış ülke, yanlış iş, yanlış meslek,yanlış eğitim, yanlış idareciler, yanlış milliyet, yanlış cinsiyet,yanlış okul, yanlış anne, yanlış baba, yanlış akrabalar, falan filan... İş çok fazla çığırından çıkmışsa haykıra bilirsiniz tabiiki. “BEN NE YAPTIM KADER SANA?..”veya “KAHPE KADER...” Artık işin sonucundan etkilenme ölçümüze göre değişecektir tanrısal yargımız. Önemli olan şu ki ; asla tanrı lafını ağzınıza almayacaksınız. Veya onu çağrıştıran başka bir ifadeyi... Zihninizden de geçirmeyeceksiniz böyle ifadeleri. Rahatsız olursunuz çünkü. Kader, talih, şans, baht, yazgı gibi laflarla gizleyeceksiniz asıl hedefi ve bir noktada affetmiş olacaksınız “tanrı” kelimesini. Evet böylelikle affedeceğiz TANRI veya ALLAH kelimesini. Ancak samimi olmak lazım ki, bu şekilde sadece “tanrı”kelimesini affetmiş oluyoruz ifadelerimizde kullanmayarak. Tanrıyı affetmek...
Zira kaderdi, talihti derken Tanrının zatını sonuna kadar sorgulayıp yargılıyoruz zaten.


Acaba itaatsizliğimizin alt yapısını bu gizli sorgulama ve kızgınlıklar mı oluşturuyor?

Hiç yorum yok: