16 Aralık 2009 Çarşamba

YARATICI,CENNET VE CEHENNEM İMAJI............




Gerçekten de Kuran’ı kendi dilimize yapılan çevirilerinden okuduğumuzda (Arap isek ana dilimizde okuduğumuzda) karşımıza sanki parmağını çıtlatarak ya da burnunu oynatarak dilediği her şeyi yapan veya yaratan bir “Yaratıcı” tablosu çizildiğini zannederiz. Bilmiyorum, belki de öyledir. Henüz görmedim (?).


Kuran’daki “Cennet” kavramını, tapınma anlamında ibadetler bedeliyle elde edebileceğimiz, bedava kalınan beş yıldızlı otellerin, günaha girilmeyen pornografik yaşamların ve sonu gelmeyen bir mide doldurma restoranlarının tanıtım reklamı zannederiz. Bilmiyorum, belki de öyledir. Gidip görmedim (?).


Kuran’daki cehennem kavramını da ibadetsizliğin bedeli olarak zehir zakkumla beslenilen, kaynaya kaynaya azap çekilen, cinsel organlar başta olmak üzere her azanın dibinden kesildikçe yeniden çıktığı ve yeniden kesildiği bir mekân olduğunu zannederiz. Bilmiyorum, belki de öyledir. Gidip görmedim (?).


Buradan görmediğim, gidip içinde yaşamadığım şeyler hakkında kesin bir şey söylemem mümkün değildir. Ancak Kuran’daki “Yaratıcı, cennet ve cehennem” ve tüm Kuran tasvir ve tanımlarının hiç yalan söylemeyen, görmediğini görmüş gibi anlatmayan, yaşamadığını yaşamış gibi bahsetmeyen “emîn bir zât”ın dilinden bize ulaştığına inanıyorum.


Bize ulaşan bilgi ve tanımların ne olduğunu hiç yorumlamadan, hiç tefekkür etmeden ya olduğu gibi kabul ederek yaşamaya devam edeceğiz ya da Kuran’ın baştan sona bizi düşündürmek için bize beyan edilmiş misaller olduğunu anlayıp, yaşamımızı hem düşünsel boyutta hem de pratikte haramdan kaçarak, helale yapışarak düzenleyeceğiz.


Kuran’ın tüm tanımları insan doğasında var olan şeylerden veya var olması mümkün olmayan şeylerden oluşmaktadır. Meselâ…


“Yoktan bir şey var etmek” insan doğasına ait bir özellik değildir. İnsan bir şeyi yoktan var edemez, bir şeyi de vardan yok edemez. İnsan doğası için mümkün olmayan yaratışı kim yapabilir? İnsandan daha üstün bir varlık yapabilir. Kuran, insanda olmayan bu özelliği kullanarak düşünmemiz için yoktan var edici “bir yaratıcı” tanımlaması yapar.


“Acı çekmek” insan doğasına aittir ve acısız bir yaşam düşünülemez. Acı olmazsa tatlıyı bilemeyiz. Tatlı olmazsa acıyı bilemeyiz. Acı çekmeyen bir varlık olabilir mi? Evet olabilir ve olmalıdır. O da insandan üstün bir varlıktır. Kuran insanın bu akıl yürütmesini esas alarak “acı” çekmeyen “bir yaratıcı” tanımlaması yapar.


Kuran… İnsanda olan veya olmayan özelliklerin üzerine bina ettiği tanımlar ile “Allah” isminin mânâsını düşünmemize ve “Allah” inancının orijinaline ulaşmamızı amaçlar.


Acı çekmeyen bir varlık, acının ne olduğunu bilemeyen bir varlık, çocuk doğurmanın sancısını bilmeyen, bin bir cefayla çocuk yetiştirmeyen, topraktan bir anda bir adam ve o adamdan da birden bir kadın çıkarıveren bir varlık. Cennette cennetin zevkiyle zevklenmeyen, cehennemde cehennemin acısıyla kavrulmayan insandan üstün bir varlık… Gerçekten de “acı çeken” veya “zevkler yaşayan” “ben”i nasıl anlar ki? Çok ilginç bir soru, çok müthiş bir tefekkür, çok yerinde bir yorum.


Bu sualin, bu tefekkürün, bu yorumun fazla teferruatına inmeden sadece şunu söyleyeceğim… Kuran’ın insan doğasından örneklemelerle anlatmaya çalıştığı Allah ile bizim anladığımız Allah, Kuran’ın insan doğasından örneklemelerle anlatmaya çalıştığı “cennet” ile bizim anladığımız cennet, Kuran’ın insan doğasından örneklemelerle anlatmaya çalıştığı “cehennem” ile bizim anladığımız cehennem hiç alâkasız olsa gerektir.


Kuran Allah’ı anlatıyor, biz O’nu sadece bizim gibi olmayan veya bazı özellikleri bizden üstün olan, canının çektiği her şeyi bir hikmete dayandırarak yapıp kılan kendisinden başka tanrı olmayan tek bir tanrı anlıyoruz. Şundan bir kez daha emin oldum ki biz Kuran’ın insana benzeyen ve insana benzemeyen kavramları kullanarak anlatmaya çalıştığı “Yaratıcı” imajının, “yaratma” imajının “cennet” imajının ve “cehennem” imajının vb.lerinin işaret ettiği “gerçekleri” düşünmüyoruz sadece “İMAJLARA İMAN” sendromunu yaşıyoruz. Kasıla kasıla “İMAJLARA İMAN” ettiğini övünerek anlatanlara “ehli iman” diyoruz… Kafasını kaşıya kaşıya “imajların işaret ettiği gerçekler”i yalan yanlış da olsa tefekkür etmeye çalışanlara “ehli dalalet” diyoruz.         KEMAL GÖKDOĞAN

Hiç yorum yok: