18 Ocak 2010 Pazartesi

6.HİS YA DA SEZGİ.........



Yazar: Efe Elmas | Aralık 2009 | Sonraki Sayfa 1|7


Yaşamın içinde var olurken, tuhaf sürprizlerle karşılaşmamak mümkün değildir. Bazen öyle bir an olur ki, bir dakika önceki siz ile bir dakika sonraki siz bambaşka olursunuz. Bu yüzden birkaç dakika sonrasını bile kestirmek mümkün değildir. Verdiğimiz kararın etkisi ne olacak? Eğer akışa bırakırsak seyir nereye gidecek? Bir gün sonra hala aynı ruh halinde kalabilecek miyim? Bunlar her ne kadar basit sorular gibi gözükse de, daha objektif bir bakış açısıyla bilinemezlikler içeriyor.
Otobüste eve doğru ilerlerken kendimce bir deney yapmak istedim. Beş dakika sonrasını safi mantıkla, ne kadar kestirebileceğimiz sorusu geldi aklıma. Durağa yaklaşırken etrafa şöyle bir göz gezdirdim. Durağın kapısının hemen önünde genç bir bey vardı. Arkasında ise daha yaşlı bir bayan duruyordu. Kapının karşısında ise yaşlı bir amca öylece bekliyordu. Otobüs iki katlıydı. Kafamda bir iniş sıralaması yaptım. Önce gençliği ve atikliğinden dolayı genç bey iner, ardından yaşlı amca, yaşlı bayana yol verir. Hemen ardından ben, yaşlı amcaya yol veririm. O iner ve sonra da ben inerim. Ardından da otobüsün ikinci katındakiler iner. Kafamda kurguladığım bu “mantıklı” senaryonun gerçekliğini merak ettim. Ve otobüs durdu. Öyle bir sirkülasyon ve karmaşa oldu ki, bu olayın tam tersi gerçekleşti. İlk önce atiklik yaparak yaşlı bey indi. Yaşlı beyin ardından ikinci kattaki herkes indi. Genç bey inmeye çalışırken oradaki karmaşadan dolayı olsa gerek, yaşlı kadın, ardından da ben indim. Ve ilk inmesi gereken genç bey, en son inen oldu. Bu basit deneyde bir daha olanları aklımdan geçirdim ve gülümsedim. Evet, bir-iki dakika sonrasını bile net olarak göremiyoruz.
Öyleyse hayat nasıl yaşanır kılınabilir? Biraz daha ilerisini, nasıl görebiliriz sorularına iç sesim, “sezgi” diye cevap verdi. Hayatın akışında ilerlerken, biraz sonrasını görmek öngörünün ötesinde sezgilerimize kulak asmayı da gerektirir. Bunu düşününce Mustafa Kemal Atatürk’ün savaşlarda verdiği kararları yeniden takdir ettim. En küçük yanlış karar veya adım tüm devletin ve tarihin gidişatını değiştirebilirdi. Ama o muhteşem bir öngürüyle (eminim ki sezgiyle de) en doğru kararları vermişti.
Bu bağlamda yüce Yaratıcı’nın uzak geleceği olmasa dahi yakın geleceği kestirmemizi sağlayacak yetiler vermesi bu yüzden saçma gelmemelidir. Parapsikolojinin “duyular dışı algılar” terimi, bu sezgiler için geçerlidir. Mutlaka hepimizin başına rüyada geleceği görme durumu meydana gelmiştir ya da herkes, hayatında en azından bir kere, büyük bir felaketi, kazayı hissetmiştir. O zaman görüyoruz ki, hepimizde olan bir yetidir bu. Ve daha da ileri götürülebilir.
Kestirilebilecek Gelecek
Geleceği kestirmek, bu yetenekle mümkün olsa dahi zorlukları vardır. Büyük olaylar dışında, geleceğe dair kestirebildiğimiz şeyler ancak daha küçük ve olası durumlardır. Yani kişi, ne kadar uzak geleceği kestirmeye çalışırsa, o kadar yanılma olasılığı da artar. Bunun nedeni, bizlerin mutlak geleceği değil, olası geleceği kestirmesinden dolayıdır. Bu yüzden yakın zamanda sezilen şeylerin gerçekleşme olasılığı çok yüksekken, daha ilerilerini kestirmek veya görmek zorlaşır. Bu görülerin doğruluğu kişinin sezgilerine ne kadar güvendiğiyle ve kalbinin saflığıyla doğru orantılıdır.
Bu sebeplerden dolayı kimse mutlak geleceği bildiğini iddia edemez. Mutlak geleceği ancak “O” bilebilir. Bizler ise olası gelecekleri bilebiliriz ve olası gelecekler değişebilir. Bu yüzden ölüm, büyük felaketler, kazalar gibi daha büyük olaylar daha rahat önceden hissedilebiliyorken, kişisel meseleler daha zor hissedilmektedir. Hissedilse de yanlış çıkma olasılıkları vardır.

Hiç yorum yok: