Sonsuz hayatımızı tehlikeye sokan dünyaya ait isteklerimiz reddedilebilir. İsteklerimizin reddedilmesi, bazen dünya hayatımız ve bazen de sonsuz hayatımız açısından lehimize olabilir.
Kur'an'da şöyle denir: "Hoşlanmadığınız bir şey sizin iyiliğinize olabilir veya hoşlandığınız şey sizin kötülüğünüze olabilir. Bunu bilmezsiniz; ama, Allah bilir." 10
Biz iyi ve doğru bildiklerimizi isteriz. Ancak belki de istediğimiz, musibetimizdir. Yeryüzünde yüzlerce kadının ya da erkeğin katilleriyle evlendiklerini biliyor muydunuz? Niceleri ödüllerini almaya giderken, aslında ölüme gittiler. Şuracıkta ölmek için bir soluk duman alır mısınız? Ya da birkaç bardak öldürücü sıvıyı, dansın ve müziğin eşliğinde yudumlar mısınız? Uyuşturucu ve alkolde eğlence arayan pek çok insanın, ölümlerinden hemen önce yaptıkları budur.
Görünüşe göre kaybediyoruzdur. Oysa işsizlik bizi zenginliğin tehlikelerinden kurtarabilir; fakirliğe mahkûm ederek, sefahatten, zevk düşkünlüğünden, bencillikten uzaklaştırabilir. Müdür olamamak, bizi emrimizdekilere zulmetmekten kurtarabilir. Hâkim olamamak, bizi adaletsiz veya taraflı kararlar vermekten uzak tutabilir. Kimi mahrumiyetlerimiz, kimi zararlardan kurtulma dileğimizin sonucu olabilir.
Aklımız, vicdanımız, nefsimiz ve kalbimiz arasında bitmeyen savaşlar yaşayacağız. Bazen ne olmadık şeyler isteyebildiğimizi bilirsiniz. Her istediğimiz aynen kabul edilseydi, biz insanlar dünyayı şereften ve adaletten mahrum bırakırdık. Sokaklar tecavüzlerle dolardı. Her öfkeden bir cinayet çıkardı. Değerler ve imkânlar paylaşılamaz, en küçük paylaşımlar kanlı savaşlara yol açardı.
Genellikle biz, iyilik zannıyla, güzellik, mutluluk ve huzur beklentisiyle isteriz. Işığa uçan pervane böcekleri gibiyiz çoğu zaman. İlâhî sevgiye kavuşmuş insanlar, "kendilerini felâketlere sürükleyecek başarılardan" mahrum bırakılırlar. Nice insan, şimdi mahrum kaldıkları yüzünden, asırlar sonra sevinç çığlıkları koparacaktır.
Hatırlıyorsunuzdur; Amerikalılar uzay mekiği Challenger'la birlikte uzaya uçacak 7 astronotu seçeceklerdi. 11 bin aday birbiriyle yarıştı. Hepsinin de kalbi o mekikte uzaya uçabilmek için çarpıyordu. Adaylardan sadece 7'si başarabildi. Diğerleri kaybetmenin üzüntüsünü yaşadılar.
1986 yılında o mekik 10. kez uzaya fırlatıldıktan saniyeler sonra, dünyanın gözleri önünde patlamış ve 7 astronotun vücudu uzay boşluğunda kaybolmuştu. Mekiğe binemedikleri için üzülenlerin, o patlama anında neler hissettiklerini düşünüyorsunuz?
2003 yılının Ocak ayında, Diyarbakırspor Teknik Direktörü, Diyarbakır uçağı için rezervasyon yaptırmıştı. Takımın kalecisine de acilen yetişmesini söylemişti. Karayoluyla gelen kalecinin gecikmesi yüzünden rezervasyonu iptal etmek zorunda kalan teknik direktör, düşen o uçakla birlikte sonsuz hayata göçmekten son anda kurtulmuştu. Belki de o uçağı kaçırmasına yol açtığı için kalecisine öfkelenmiştir.
Bu tür yaşantılardan ibret alamıyoruz. Oysa yaşadıklarımıza uzaktan ve toptan bakabilseydik, tam olarak böylesi ibretli kesitlerden oluştuklarını görecektik. Bir sınavı kazanamamak, bir yarışın birincisi olamamak, sevdiğimize kavuşamamak, gençliğimizi fakirlik içerisinde geçirmek, o mirasa sahip olamamak, ayırımcılığa uğramak... Aklımıza gelebilecek benzeri tüm olumsuzluklar.
Acı bugün için acıdır; zevk de şu an için zevktir. Ancak, yarın, anlamları değişebilir. Bugünlerde yaşadıklarımızın gerçek anlamlarını, bazen yıllar sonra yaşlanınca; çoğu zaman da, asırlar sonra Sırat Köprüsünden geçerken kavrayabileceğiz.
Yeryüzünün en büyük insanlarından birisi Hz. Ali (kv) idi. Müthiş bir zekâsı, inanılmaz bir ilmi ve olağanüstü bir cesareti vardı. Fakat çağının yöneticisi olduğunda,
Müslümanlar, birbirleriyle çatıştılar. Böylesine inanılmaz bir dehanın önderliğinde dünya siyasetine meydan okuyamadılar. Hiç kimse Hz. Ali'nin (kv) başarısız olduğunu ve duasının reddedildiğini söyleyemez.
İstekleriniz, eğer parçası olduğunuz toplumu ilgilendiriyorsa, dünyada gerçekleşebilmeleri, isteklerinizin o toplum hakkında takdir edilmesine bağlıdır. Eğer siz müthiş bir şairseniz, toplumunuz sizi hak etmediği sürece, şairliğiniz içinizde gelişecek ve açılması sonsuz hayatınıza saklanacaktır. Belki, çağınızın size lâyık olmayan insanlarından gizleneceksiniz de, asırlar sonra, size lâyık bir nesil tarafından keşfedileceksiniz. Bilemezsiniz. O zaman, kimi dualarınızın bu dünyada yaşadığınız sırada gerçekleşmiyor olması sizi üzmemelidir. Son gülenlerden olmak en iyisidir.
Hayatta bin bir çeşit rol yaratılmıştır ve herkes bu rollerden birisini omuzlayacaktır. Evren sinemasındaki her insan, bir baş rol oyuncusudur. Evrende rollerin üstünlüğü veya önemsizliği yoktur; rolleri iyi veya kötü oynamak vardır. Ölçülerimiz, çürümeye hazırlanan basit ve geçici dünyanın değerlerine göre şekillenmemelidir. Bizler sonsuzluk yolcularıyız.
Bu hayatta insanın herhangi bir alanda başarılı olması mümkündür. Kimisi sporda, kimisi sanatta, kimisi ticarette veya kimisi ilimde zirveye çıkar ve adını tarihe altın harflerle yazdırır. Ancak gerçek tarihe yazılmak için, insanlar tarafından tanınmanız gerekmiyor. İnsanlar çabucak unuturlar; ama, melekler unutmazlar; Evrenin Sahibi unutmaz. Yeryüzünde meşhur olmanın değeri birkaç damla su ise, gökyüzünde tanınmanın değeri ufka uzanan okyanustur.
Herkes Kaderin Sahibinin uygun bulduğu herhangi bir rolle, sonsuz hayatının zirvesine çıkmayı başarabilir. Bu yönüyle, kadın veya erkek olmanın bir avantajı veya dezavantajı yoktur.
Herkes istediği ve çabaladığı kadar başarılıdır ve değerlidir. Gerçek değerinizi dünya malından biriktirdiklerinizde değil, eylem defterinizde yazdırdıklarınızda arayın.
Dr.Muhammed Bozdağ
eşcinsellere özgürlüğünü vermelisiniz!
1 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder