17 Ocak 2010 Pazar

GÜL,AŞKINLA YANDI......



Sevgili!
önce kum deryalarına düştük sonra serâba

bugüne kadar umutlardı bizi ayakta tutan

sevdandı kimsesiz çöllerde yürekleri bir tutan

yalnızlığa açılır bütün kapılar sensiz

sen yoksun diye sicim sicim karanlık yeşerdi içimizde

dalga dalga hasretindi kalbimizde alevlenen

gönlümüze batan dikenler ne ki

büyüttüğümüz güller sadece sen kokmak içindi



Sevgili

en haşin haliyle girdaba düştük

sensizliğe sürgün edildik ilkin

sonra mağara arkadaşın bırakıp gitti bizi

sonra kılıçların efendisi

ardından cennet gençlerinin efendileri

ve diğerleri birer birer bırakıp gittiler bizi

dilimiz lâl âmâ kaldı gözlerimiz
sen olmasaydın kalpler sevmeyi öğrenebilir miydi!

ey ihsanda nisan bulutunu geçen Sevgili.

örümcek gözlerde hâlâ en kalın perdedir

sırların sırrı kisranın sarayında

ondört burcunun düştüğü yerdedir.
en büyük mucizen Kur’an’dı sonra Sen’din

güneşi sağ eline ayı da sol eline alsaydın

yine de çözülmezdi ebterlerin kalbindeki kir!



ey ay yüzlü güzel!

bütün kelamları yazan kalemin emriydi gidişin

oysa ne kadar çok beklemişti gelişini Hira

ne kadar da çok yolunu gözlemişti Râhip Bahira

bir tek Bilâl değil cihan alışmıştı sana

hüzündü ardında biriktirdiğimiz

yokluğunun vadilerinde yuvarlanırken

yaralı kalbimizin fısıltısına

günâha battık ama konuşan gözlerimizin hıçkırığına

“tebessüm sadakadır” fermânınla

bir damla bengisu ver n’olur

n’olur nûrunu gönder yoksul umutlarımıza.

asırlardır yetimliğe açılır gözlerimiz

bir pazartesi ilk defa aşk gibi aşk yaşamıştı dünya

ilk defa karşı karşıya gelince Bedir’de baba ve oğul

çoğalmıştı dillerdeki keşkeler

haberler uçuran bir güvercinin kanatları altında

eleverir bizi ahir zaman.



Sen gittin hazan düştü bahçemize

Sen gittin tarumar oldu her şey

Sen gittin geriye doyumsuz bir aşk bıraktın bize.

hicretimiz var kervan kervan yurduna

bizi de coşkuyla karşılar mı Medineli kadınlar

kardeş kabul eder mi ensar bizi de

ondört asırdır takvimlerde kalınca bahar

adı Muhammed olmayan güller dövünür.
omuzlarımızda taşıyamadığımız en ağır yük

bestelenmemiş gidişindi sevdandı




hasretindi her taşa desen desen nakşettiğimiz!

heybemizde senin özlemin
dünya saltanatına bedel kaç insan

hizmetkarın olmayı istemişti.

şimdi bahtsız bir kıtada iz süreriz sana kavuşmak için

şimdi resimlerle tarifsiz uçurum kenarında dünya

gül iklimini çoktan yitirdik sevgili

hicran mevsimine düştük masallarla büyütüldük

oysa adın anılınca susuyor bütün masallar

kırmızı kokuyor özlemin gül kırmızısı

ne çok yakışırsınız birbirinize

Sen ve kırmızı!



ey Nebi! senin getirdiğin nurla yeniden dirileceğiz

düştüğümüz yerden kaybolduğumuz yerden kalkacağız yeniden

ey gelişiyle karanlıkları aydınlığa çeviren sevgili!

bugün gibi yine bir pazartesiydi gidişin

yüz yirmi beş bin değil şimdi milyonlar diyor ki ey Resûl:

"ALLAH 'ın elçiliğini ifa ettin

vazifeni hakkıyla yerine getirdin

bize vasiyet ve nasihatte bulundun!"

"Şâhid ol yâ Rab! şâhid ol yâ Rab! şâhid ol yâ Rab!"

Hiç yorum yok: