8 Ocak 2010 Cuma

NORMALLİK VE ANORMALLİK AYNI ŞEYDİR...




Parapsikoloji “Normal olmayan olayları araştırmak” gibi bir misyona sahiptir.
Beynimizce normal sınırlarına oturttuğumuz formatlara uymayan her türlü kavramı anlamak, bir anlam kazandırabilmek için harcanan emektir. Cevaplanamayan ama var olduğu su götürmez gerçekleri cevaplamak için saatlerini veya günlerini bozuk para gibi harcayan ve çoğu zaman çok da açıklanamamasıyla sonuçlanan yorucu işler sonucunda bir de ağır eleştirilere maruz kalan bu emektarlar, bu işi gösteriş ve sadece maddi kazanç sağlamak için yapan diğer şahıslarla aynı kefeye konur ve bol bol topa tutulur. Kimse “niye” ve “nasıl”'ını sormaz.


Tarih boyunca sayısız düşünür, bilim adamı, sanatçı, bir çok savaş ve barış liderleri toplumun dışına çıktıkları için dönemleri boyunca eleştirilmiş, dışlanmış hatta idam edilmişlerdir. O anki normal formlarında yaşayan topluma aykırı davranışları oldukları için yalnız yaşamaya mahkum edilmişlerdir. Kimileri de kendi istekleri ile küsmüşler, kabuklarına çekilmişlerdir. Toplumun kullanmaya cesaret edemediği cümleleri kullanarak perspektifi değiştirmeye veya geliştirmeye çalıştıkları için kışkırtıcı olarak adlandırılmışlardır. Oysa yaptıkları sadece derin ya da çoklu düşünmektir. Yanlış veya doğrudan çok ne kadar derin ve faydalı olduğunun önemli olduğu bir düşünce yapısını elbette ki herkesin anlaması çok zor. Sonuçta bugün saygıyla okuduğumuz, bazen takip ettiğimiz, “o demiş ki”, “bu demiş ki” diye andığımız tüm “o” ve “bu”'lar zamanında anormal olarak adlandırılmışlardır. Mozart, Napolyon, Einstein, Da Vinci, Beethoven, Rodin, Newton ve diğer bir sürü iz bırakanların hayatlarını okuduğumuz zaman sınır ötesini zorlayan kişilikleri oldukları açıkça görülüyor. Bugüne geldiğimizde bütün bu anormallerin bıraktıkları miraslar kabul görüyor, bize fayda sağlıyor, hayatımıza anlam kazandırıyor. Anneler çocuklarının “IQ” ve yeni moda “EQ”'larını sayısız defa ölçtürüyor ki böyle bir anormallik izine rastlayabilsin ve yeni Mozart'lar, Pisagor'lar olsun.


Anormal olmanın zor olsa da yaşam matematiğinde gerekli ve faydalı olduğu kesin. Bugün normal kabul ettiğimiz her şeyi olduğu gibi kabul etseydik gelişmeyen bir toplum olurduk. Toplum filan da olmazdık ya…neyse. Yenilikler ve sınır ötesi düşünebilme kabiliyeti ile var olduk ve gelişiyoruz. Ya da böyle düşünebilenler sayesinde varız. Bugün paranormal (Gerçeküstü) kavramlarda hipnoz, hayaletler, ölümsüzlük, görünmezlik, zamanda yolculuk, duyu ötesi algılar ve alışagelmişin ötesinde bir çok diğer olaylar araştırılıyor. Bu konular ile ilgili hatırı sayılır üniversitelerde eğitim branşları var, kürsü sahibi insanlar bu üniversitelerde eğitim veriyor, konferans düzenliyor, yeni olasılıkları hesaplıyor, insanoğlunun sınırlarını zorluyor ki daha da gelişme ihtimalimiz olsun. Moleküllerimize ayrılarak seyahat edebilme ihtimalimiz bizim için şu an ne kadar fantezi, ne kadar absürt gözükse de gelecek nesiller için sıradan, günlük yaşamın bir parçası olabilir. Bunu 250 yıl önce yaşayan bir insanın uçmak hakkında ne düşünebileceğini hayal ederek çok rahat test edebiliriz.


Parapsikoloji'ye “boş” işler derken oturup iki kere düşünmek lazım. Olasılık hesapları yapmadan olanı kabul etmek gelişim değildir. İnsan beyni öğrenmeye kapıları sonsuz açık olan muhteşem bir organ. Hayal gücü ve bilgide bu organın en önemli silahlarından biri. İkisi birleştiği anda bugün hayal edemediğimiz, geleceğin gerçeği oluyor. Hayal edemediğimiz dedim çünkü gelecekte nelerin gerçek olabileceğini hayal etmek mümkün değil. Hiçbir zaman da bilemeyeceğiz. Bilmemiz de gerekli değil bence… hayal ettiğimiz ve insanoğlu için hiçbir şeyin mucize olamayacağını idrak edebildiğimiz anda bilinmeyeni bilinene dönüştürebiliyoruz. Yine de bazı bilinmeyenleri de hiç bilemeyeceğiz. Belki sistem onu gerektirdiği için, belki de kapasitemiz yetmeyeceği için. Sebep ne olursa olsun parapsikoloji bu noktada çok yardımcı oluyor.
İnsanoğlunun öğrenme duygusunu nasıl engelleyebiliriz ki? Bu tarz araştırmaları, mısır piramitlerini uzaylılar inşa etti-dünyanın sonu 2027 yılı Saat 15.30'da-loch ness canavarı tatilde-hayaletler Dolmabahçe'de çay içiyor gibi reyting haberleri ile karıştırmak veya aynı kefeye koymak, salı pazarından Gucci marka ayakkabı almaya benziyor. Neyi nasıl nerede araştıracağımızı bilmeden yorum yapmak hele hele aydın kısmına hiç yakışmıyor.


Bazı insanlar araştırmak, öğrenmek, bilmek ister. Bu kadar basit. Yoksa normal ve anormal arasında pekte fark yok. Araştıran, gerçekten araştıran bilir. Bilmeyen ise sormalıdır.


Albert Einstein'ın çok inandığım bir lafı ile kapatmak istiyorum bu konuyu…


“Tüm bilimin ve sanatın gerçek kaynağı gizemli olandır. Bu duyguya yabancı olanlar, merak etmeyenler gözleri kapalı olanlardır. Merak etmeyen ise zaten ölü olandır.”

Hiç yorum yok: